İÇBÜKEY YAN(IL)sıMA (3/2)

birinci bölüm burada
ikinci bölüm burada
üçüncü bölüm burada başladı


Hezekel yorulmaya fırsat bile bulamadan, içi çürümüş yaşlı gövdemin kuru dalları çoktan toprağın üzerine serilmişlerdi!

hep taze tutmaya çalıştığım hafızamda, bu duruma sebep olarak gösterebilecek bir gerekçe bulamıyordum.ondaki bu ani kararlılığın nedenini mantığım bir türlü kabullenemiyordu.

sırtını yaşlı gövdeme her yaslayışında parçalanmış ve bloke edilmiş ruhunu benim sayemde arındırdığını söyler hatta bu arınmanın kendisinde, hayata gözlerini yeni açan bir bebeğin henüz pişmanlık yaşamamış yüreği kadar saf bir başlangıcı hissettirdiğinden bahsederdi.

neden ve kimden uzaklaştığını bilmediğim için neyi kastettiğini de anlayamazdım.

hiç kimseyle çok fazla konuştuğuna şahit olmadım.çoğunlukla kendi kendine mırıldanır dururdu.benimle konuşmadığı o anlarda iyice sessizleştiğine ve içine döndüğüne tanık olurdum.sanki kendisi için var ettiği spontane bir öfkesi vardı; çözemiyordu, yansıtamıyordu, büyümesini engelleyemiyordu …

içinde barındırdığı öfkeyi besleyen bu kasvetli sessizliğinden sıyrıldığı anlarda Hezekel; oldukça konuşkan, şaşırtıcı ama tutarlı bir ölçüde neşeli ve hemen her şeye karşı ilgili olabiliyordu.böyle anlarda etkileyici bir ses tonu kullandığı konuşmalarında, hemen fark edilen entelektüel bir dikkat ve bütün konulara yaklaşımındaki farklı görüşleri göze çarpıyordu.

fakat Hezekel’in muhatabı üzülerek belirtmeliyim ki ben olmuyordum.

sık aralıklarla olmasa da, beni ziyarete gelen genç bir kız Hezekel’in deyim yerindeyse, bülbül gibi şakımasını sağlıyordu ve o kıza ‘Kirpi’ ismini vermişti.

‘Kirpi’ daima beyaz tülden uzun bir elbise giyerdi.başı da dahil olmak üzere vücudunun bütününü saran bu zarif tül elbise, onun harikulade hatlarının tüm güzelliğiyle sergilenmesini sağlayacak bir biçimde tasarlanmıştı.o kadar güzel bir elbiseydi ki; yalnızca onun için dikilmiş, onun dolgun ve biçimli vücudunu en zarif ölçülerde örtecek bir ustalıkla dokunmuş gibiydi.

muhteşemdi ve etkilenmemek mümkün değildi!

ve sonra …

sonrası biraz tuhaf, çünkü:

yok!

tül elbisenin sergilediği bu olağanüstü kıvrımları taşıyan bir beden yok …

sadece boşluk!

Tül elbisenin içi her zaman bomboştu.onu taşıyan bir beden olmaksızın buraya kadar geliyor ve Hezekel’in yanı başına oturup, onunla sıkılmadan saatlerce sohbet ediyordu.

Hezekel beni devirdiği ana kadar ben bir çınar ağacıydım; yaşlıydım ve doğam gereği gövdemin tüm içi önce çürümüş daha sonra ise bütünüyle boşalmıştı.

tülden bir elbise giyen bu kızın da, konuştuğunda duyulabilen bir sesi ve harikulade güzelliğinin zarafetini yansıtan biçimli kıvrımları vardı.ama bu kıvrımları taşıyan bir gövdesi yoktu.elbisesinin içinde varolan yalnızca koca bir boşluktu.

eğer bu noktada, ikimiz arasında bir benzeşim olduğunu düşündürdüysem; bana kalırsa sözde bu benzerliğin, oldukça yüzeysel bir paralellikten kaynaklandığını söyleyebilirim.

gerçekçi olmak gerekirse, tülden elbise giyen kızla aramızdaki zıtlıklar daha net ve inkar edilemez bir boyutta.

açıklamama izin verin …

(Devam Edecek)

0 y o r u m :: İÇBÜKEY YAN(IL)sıMA (3/2)

Yorum Gönder