0 y o r u m

UZUN BOYLU CEYLAN

0 y o r u m
Gözlerim kapanıyor..uykuluyum...bi yandan da sabah işe gelirken gördüğüm bi kız var ..o aklımda..sabah da uykuluydum..kız uykumu açtı o an..durakta duruyordu..galiba durakta yapılacak en doğru işi yapıyordu..(fazla etkilenmişim abartı bi övünç yaptım kıza basit bir durumu) gittim durakta ben de durdum..benden uzun bi kızdı..çok seviyorum benden uzun olan kızları..hemen fantezilerim depreşiyor aklımda..oldukça sarı saçları vardı..etek falan filan..değişikti...ama hala aklımda...iş çıkışı görür müyüm ki?yok görmek istemiyorum..yorgunum ve eve gidince tv karşısında uyumak istiyorum! evde de onu düşünmek ağır gelir..

o gün seksen kişiydik:

0 y o r u m
- çok iyi bildiğim yerler var, sokağını yolunu, çayırını çimenini biliyorum. wasteland örneğin, sonra, liberty city, san andreas... hahaha, kim kovalar lan beni?

- durmam gerekiyor ama duramıyorum, merak ediyorum, ne olacak diye, yani ne olabilir, evet, bana da o an saçma geliyor ama dayanamıyorum, devam ediyorum, hayat sikerken izliyorum öylece, sonra, hayat işte diyorum.

- en mutlu olduğum zamandır dördüncü biradan sonrası, ya da altıncı ya da ilk biradan sonrası, hep değişiyor, ama bir şekilde, o siktiğimin en mutlu zamanı illa ki geliyor ve ben hiç bir zaman yaklaşamayacağım bir yerden, hemen dibimdeki sonsuzluğun saçlarını okşuyorum. şiirsel söylemem sinir ettiyse şöyle de diyebilirim: ileri ile geriyi karıştırıyorum.

- yine bir arkadaş vardı, müezzin bu, hani cami minaresine çıkıp namaz vakti geldi diyen adamlar olur ya, onlardan işte, yine çıkmış işte, hava da yarrak gibi, yağmur, fırtına, rüzgar, uçan ve duvarlara çarpan saniyeler... neyse, tam başlamış, ey fellahlar (arapça işçi demek fellah) diye, çat şimşek, elektrik gitmiş. bu kalmış yarrak gibi orda. bir an ne yapacağını bilememiş. ve aynı anda şöyle bir ses işitmiş, ses dediğim laf: "lafımı kesme evlat!" işte o an harbiden dine bağlanmış, kelimeleri bir kenara bırakıp sadece "o" dediğine biraz olsun yakınlaşabilmek için herkesi ve herşeyi bir görmeye başlamış.

- içip içip saçmalıyorsun, dedi, önde yürüyor, yetişmeye çalışıyorum ona ama çok zor bir yol çıkardılar karşıma, bir dolu adım, yok lan, dedim, saçmalasam bi' kere haberim olur değil mi, duvara tutundum, duvar itti beni yola savruldum, öyle değil, yavaş, dedim, öyle olsa söylerim! duvar, ama başka bir duvar omuz attı bana, umursamadım, bilmiyor musun, dedim, hemen sonra, "bilmiyor musun!" diye bağırdım, yanıma geldi, yürü dedi.

- siz, dedi, teyze, orhan veli'yi biliyorsunuz, ne güzel, hassiktir dedim, "haaapffssstkkktir" dedim. sandılar ki koltuğa yerleşemedim, hayır efendim, sana hassiktir, orhan veli'ye hassiktir, varsa lcd televizyonun ona da hassiktir! yoksa koltuk en kolayı, derhal yerleşirim.

- bak bu bomba, o gün, kim! dur bir, neyse, o gün eve gidiyoruz,arkadaşın evine, dikmen'de ev, bir de hacı bektaş veli kültür merkezi midir nedir öyle bir bina yapıyorlar, yapıyorlarmış, bilmiyorum, inşaat alanı, yaklaşıyoruz, yanından geçece'z. binanın tepesine bir yazı yazmışlar, hay sikeyim okuyamıyorum bir türlü, hani kafam güzel ya, tüm evren benimle beraber, durdum, gözlerimi kıstım, yok, okuyamıyorum, abuk sabuk bir şey, belli, dangalaklar, artizlik yapmışlar! "sokayım, sırf ilginçlik olsun diye, sıralamışlar abuk sabuk sembolleri, yarrak kafalılar!" dedim, güldüm, arkadaşım da güldü, zaten uzun bir süredir sürekli gülüyorduk. "sik kafalılar ya!" gibi bir şeyler diye ekledim, gülüşerek yürümeye devam ettik. artık iyice yaklaşmıştık inşaat alanına. "sikeyim, okuyacam, ne sikim şey yazdılarsa" dedim ve gözlerimi kıstım. tersten yazılmış: "ne ararsan kendinde ara" siktir! dedim, ama çok bozuldum, çok koydu, hala çıkaramadım...işte bu. daha bin kere anlatırım.