KUTSAL KASE'NİN EREKSİYONİST BEKÇİLERİ

14.

Planda ki bu ani değişiklik Zebulun’u biraz afallatsa da, yine de o birayı içmesini engelleyecek acil bir şey olmadığını düşünerek bara doğru kaygısızca ilerlerken, birden aklına Tmumkg’un bu durumdan hiç hoşlanmayacağı ve kendisini bundan sorumlu tutacağı gerçeği düştü. Ona söz vermişti. O gelene kadar kızların yanından ayrılmayacaktı. İyi de Uğur Polat hesapta yoktu ki. Adam birden ortaya çıkmış ve kızları mıknatıs gibi kendisine çekmişti. Yapılacak hiçbir şey yoktu. Yoksa var mıydı? Biraz darpla Uğur Polat’ı kendisine benzetebilirdi. Çok zor olmazdı. O da koşmaya başladı.

Aynı anda binanın kapısından Tmumkg içeri girmek üzereydi. Biraz önce Sibel’le konuşmuş ve burada olduklarını öğrenmişti. Eski binaya adımını atar atmaz, kapının hemen arkasında, kireç gibi beyaz yüzüyle elinde broşür tarzı şeyler tutan birinin beklemekte olduğunu gördü. Huyu icabı adamın üzerinde fazla durmayıp basamakları çıkmaya başlamıştı ki, merdivenin üzerine saçılmış çürük kokan iğrenç kusmuğu fark etti. Yüksek bir tazyikle fışkırmış olmalı diye düşündü. Çünkü duvarlara kadar sıçramış ve ortalığı bir kusmuk deryasına dönüştürmüştü. İğrenerek üzerinden atlayıp geçti.

Birkaç kat yukarı çıktı ve kulağına aşağıya doğru telaşlı bir koşturmacanın paldır küldür sesleri geldi. Biraz kenara çekilerek bekledi ve çok geçmeden üzerine doğru gelen Uğur Polat’ı gördü. Yanından hızla geçip gitmişti. Az önce bir ünlü gördüm psikolojisini içinde tam yaşayamadan, onun ardısıra adamı süratle takip etmekte olan Sibel’i ve gözleri kabak çiçeği gibi açılmış Duygu’yu izledi. Kendisini fark etmemişlerdi bile, belki de umursamamışlardı. Asıl ağırına giden de bu tavırları olmuştu doğrusu. Orada sap gibi bırakılmak ve göz ardı edilmek; üstelik özenle yaptığı planın içine de cıvık bir lakaytlıkta sıçılmıştı. Artık kesinlikle Zebulun’u boğabilirim diye düşünmeye başlarken onu gördü. Kızlara kıyasla oldukça yavaş ve komik bir sarsaklıkta aşağıya koşuyor veya kendini koştuğuna inandırmaya çalışıyordu. Kenarda duran Tmumkg’u fark edince hiç durmadı ve korkudan olsa gerek, onda yamultulmuş bir algı yanılgısı yaratabilmek için:

Uğur Polat’ı gördün mü lan?

Diyerek hızla yanından geçip gitti. Sanki kendisi de onu kovalıyormuş gibi… Gerçi motivasyonunun salakça bir kısmı bu yöndeydi ama Tmumkg yutmadı haliyle ve o da onun peşinden sinirle koşmaya başladı.

Bu sırada binanın giriş kapısında, sote bir yere konuşlanarak saf tutan broşürcü melek ve kapının hemen dışında sokakta bekleyen Ephfilya önce Uğur Polat’ı daha sonra onu takip eden Sibel ve Duygu’nun hızla binadan ayrılışlarına tanık olmuşlardı. Ephfilya içeride kapının arkasında saklanmakta olan Meleğin yavaşça öne doğru çıkışını şaşkınlıkla izlerken, yapması gereken şeyi yapacaksa o şeyi bir an önce yapması gerektiğini de anladı. Zebulun ayakları birbirine dolaşarak hızla merdivenlerden üzerlerine doğru geliyordu. Tmumkg’da biraz arkasından köşeyi dönmüş ve son basamakları üçer beşer inmeye başlamıştı. Babasının görevlendirdiği melek, elinde tuttuğu kâğıt tomarından büyükçe bir tanesini çekip aldı ve avucunun içine yerleştirdi. Yazılı olan kısmı avuç içinden dışarıya doğru ayarlamıştı. Bu işlemi o kadar çabuklukla yapmıştı ki Ephfilya bir an, ondan önce davranamayacağı endişesine kapıldı. Hemen toparlanarak o da fotoğraf makinesini ayarlayarak kaldırdı ve inanın, bundan sonra yaşanacak olanlar gerçekten de Brian De Palma’nın 1987 yapımı “Untouchables” filminin son sahnesinden esinlenilerek çekilmiş saçma ama şaşırtıcı derecede komik bir Mel Brooks komedisine dönüşmek üzereydi.

Şöyle ki;

Ephfilya istediği anı yakaladığına inanarak deklanşöre basmış ve gecenin zifiri karanlığında çıkan flaş ışığı yoğun bir parlamaya sebep olmuştu.

Patlayan flaşın gözlerini kamaştırması ve geçici körlüğe sebebiyet vermesinden hemen önce Zebulun’un gördüğü son şey, elinde ki kocaman kâğıtla üzerine doğru gelmekte olan zayıf bir adamın siluetiydi. Sonrasında basamaklara saçtığı kendi kusmuğuna basıp patinaj çekmiş ve son anda kenar korkuluklarından da güç alarak ileriye doğru uçmuştu.

Zebulun’un kendi kusmuğuna basıp uçması, elindeki broşürü dikkatle hizalayarak atağa geçen meleği de gafil avlamış ve büyük bir güçle savurduğu kolunu durduramayarak asıl hedefinin üzerinden teğet geçen broşürü, arkadan gelmekte olan Tmumkg’un suratında patlatmıştı.

Zebulun’un dengesini yitirip uçtuğunu fark eden Tmumkg, onu tutabilmek için son bir gayretle ileriye doğru atılmış fakat aniden suratında patlayan bir kâğıt parçasıyla neye uğradığını şaşırmıştı. Arka üstü devrildi ve birkaç basamağı kıçıyla emekleyerek inerek kendini Zebulun’un kükürtlü içki kokteyli kokan kusmuğunun içinde otururken buldu.

Zebulun’u tarifeli uçuşuna son veren kişi ise yine Ephfilya olmuştu. Yere çok kötü çakılacağını fark eder etmez ve üzerine doğru havada pike yaparak geldiğini görmesine rağmen büyük bir cesaretle kenara çekilmeyerek düşüşünü yavaşlatmıştı.

Genel Merkezi Biriminin görevlendirdiği meleğin planlanan her şeyi bok ettiğini anlaması uzun sürmemiş ve anında tabanları yağlamıştı. Göz açıp kapayana kadar ortadan yok olmuştu. Bu arada Tmumkg, küfürler yağdırarak yüzüne yapışıp kalmış broşürü kusmuğa bulanmış elleriyle çekip almış ve üzerinde ki yazıyı sersemlemiş kafasının izin verdiği ölçüde okumaya çalışmıştı. Broşürün üzerinde büyük puntolu harflerle:

“HIZLANDIRILMIŞ TEORİK BİLGİLER IŞIĞINDA, KADINLARI ETKİLEME VE ELDE ETME YÖNTEMİ KURSLARI”
Yazıyordu ve aranması gereken numara olarak da bol altılı bir rakam işaret ediliyordu. Evet, bilinen herkes bu düzenin birer parçasıydı!

Ephfilya’nın üzerinde, halinden memnun bir rahatlıkta serilmiş yatan Zebulun ise elbette kızın kötü bir yaralanmayı engellemek için gösterdiği özverinin farkındaydı. O uçuşla yere öyle bir çakılabilirdi ki; Yani Uğur Polat’ı kendime benzeteyim derken, sadece söylentiden ibaret olan o bir tutam benzerlik bile, muhtemelen çarşamba pazarına dönecek olan suratından buhar olup uçabilirdi. Altında yatan muhteşem güzelliğe minnettar bir sevecenlikle baktı. Kendinden geçmeden önce sadece:

Saol güzelim, sen bir meleksin…

Diyebildi ve filmi koparttı.
(...)

0 y o r u m :: KUTSAL KASE'NİN EREKSİYONİST BEKÇİLERİ

Yorum Gönder