KUTSAL KASE'NİN EREKSİYONİST BEKÇİLERİ

2.
Bu sırada aşağıda, yani özetle tanımlanırsa, hayatın kendisine reva görülen “aşağılık” sıfatını da içinde barındıran anlamıyla birlikte, süre giden yaşamda: her şeyden habersiz olan Zebulun, kaygısızca içmeye devam ederken -hesabın yüklü bir kısmını Tmumkg’un karşılayacağı garantisini almıştı- birdenbire masasına yanaşan iki harikulade kızın varlığını farketmiş ve hiç şüphesiz büyük bir yanılgıya kapılarak, beklediği o ulvi cevabın bir göstergesi olarak, bu iki güzel hatunun kendisine yollandığını düşünmüştü.

Schopenhauer’in merakla beklediği o kırılma anı gerçekleşmek üzereydi.Baş Sorumlu Meleğin, başına buyruk güzel kızı Ephfilya konuşulanları daha iyi duyabilmek için masanın biraz daha yakınına sokuldu.

Kızlar hiçbir çekingenlik göstermeksizin Zebulun’un karşısına oturarak kendilerini tanıtmış ve hemen içecekleri biraları söylemişlerdi bile.İkisi de üniversite öğrencisi, akıllı kızlardı; Sibel Kamu Yönetimi okuyordu ve aslında olmak istediği şey stilistlikti.Öncelikle elbise modelleri tasarlayıp daha sonra tasarladığı bu elbiselere uygun tekstil ürünlerine, model ve uygun aksesuar çizimleri ve grafikleri oluşturmak en büyük hayaliydi. Duygu hukuk fakültesini bitirmek üzereydi ve çocukları çok seviyordu.Sıklıkla buraya gelen bu iki alımlı hatun, Tmumkg’la bir buçuk ay öncesinden tanışıklık kurmuşlardı.Özellikle de Sibel, Tmumkg’u çok çekici buluyor ve bunu saklama gereği de duymuyordu.

Sibel ve Duygu aynı evi paylaşıyorlar ve en önemlisi de iyi geçiniyorlardı.Görünen kısım böyleydi.İyi anlaştıklarını hemen belli ediyorlardı.Daha konuşkan, samimi ve sevimli görünen Sibel, Tmumkg’a olan yakın ilgisi ve onu ilk gördüğü andan itibaren şaha kalkan hormonları yüzünden Duygu’yu da kendisiyle birlikte bu sıkıcı bara sürükleyip durmaktaydı.Tmumkg’u elde etmeyi saplantı haline getirmişti.

Duygu daha burnu havada, sahip olduğu seksapelliği çevresindeki herkese fark ettirmek istermiş gibi tavırlar içindeydi.Zebulun’un onda farkına vardığı ama üstüne kafa yoracak kadar önemli görmediği ilk şey, Duygu’nun erkeklerin beynine kazınmış en korkutucu kalıplardan birisi olan “güzelliğinden ötürü yanına yaklaşılması imkansız kız” imajını, bilerek çevresine hissettirmeye çalışıyormuş gibi bir izlenim yaratmaya çalışmasıydı.Seksi olduğu bir gerçekti.İnanılmaz yuvarlak hatlara sahipti.Dolgun ve yuvarlak hatlar …

Zebulun’un masasına onları Tmumkg yönlendirmiş ve isminden sürekli bahsettiği bu eski dostunu onların da tanımalarını istemişti.Zebulun’un, bu köhne barda yanına gelip de sonra yalnız başına bir masada takılması hoşuna gitmiyordu.Zaten halini de hiç iyi görmüyordu.Bütün riskleri göze alarak Sibel’e rica etti.Eğer onunla beraber otururlarsa, iyi vakit geçireceklerinin de garantisini vererek aslında bir anlamda yalan söyledi.Elbette böyle bir garanti söz konusu bile olamazdı.Ortada sözü edilen materyal Zebulun’du.Alınan risk anlamsız ve büyüktü.Fakat kızların ikisi de Tmumkg’un bu baştan hatalı önerisine olumlu yaklaştılar, zaten Sibel’in Tmumkg’u geri çevirmesi düşünülemezdi.Söylediği her şeye olumlu yaklaşıyor, onunla ters düşmemeye özen gösteriyordu.Büyük ihtimalle tüm bunların acısını yatakta çıkarmayı planlıyordu.

Kızlar bir süredir masada oturuyor olmalarına karşın hala Zebulun’un ağzından tek kelime çıkmaması, hemen arkalarında pozisyon almış olan Ephfilya’yı da oldukça şaşırtmıştı.Acaba söyledi de ben mi duyamadım endişesine kapıldı bir an.Ama bu olamazdı.Bütün dikkatiyle onları dinliyordu.

İrina’nın getirdiği biraların köpüğü bardakların altına doğru akıp süzüledururken, Zebulun sorma nezaketinde bile bulunmadan aniden Sibel’in sigara paketine doğru uzanarak içinden bir tanesini çekip aldı.Ardından yine onun çakmağını kullanarak yavaşça yaktı.Uzun bir nefes çekti sigaradan.Sonra dumanı ağır ağır yukarıya doğru üfledi ve başını indirip kızlara baktı.İkisi de bir süredir onu izliyordu ve muhtemelen düşündükleri şey; şimdi bir şeyler olacak ve bu herif belki de bize hayatın anlamını söyleyecek gibi bir heyecan içerisindeydiler.Bakışlarında yüksek beklentili merak ve sanki biraz da alay vardı.

Belli belirsiz sırıttı ve arkasına yaslandı; kendisine yollanmışlardı ve onlarla konuşmaması için ortada bir sebeb göremiyordu, ne de olsa müşfik ve anlayışlıydı; öyleyse dökülecekti, sigarasını tekrar ağzına götürürken, o güzelim iki kızın gözlerinin içine baka baka:

Yarık, dedi.
(Devam eder)

0 y o r u m :: KUTSAL KASE'NİN EREKSİYONİST BEKÇİLERİ

Yorum Gönder