KUTSAL KASE'NİN EREKSİYONİST BEKÇİLERİ

10.
İnsanları hiç sevmiyorsun değil mi… birazcık bile?

Hayır.

İlginç aslında…

Hiç değil aslında…

Sen bir münzevisin. Biliyorsun değil mi? Belki de insanları ve bütün her şeyi şeyine sallayan bir nihilistsin sen!

Yerinde olsam buna kafa yormazdım… Ne olduğumun bir önemi yok… Nihilizm hakkında ne biliyorsun Sibel?

Genel görüşü, hayatı boş ve anlamsız bulan insanların değiştirilemez inancı diye biliyorum. Doğru mu?

Kısmen doğru.

Sen ne biliyorsun peki?

Duygu’nun sertçe araya girişi Zebulun’u fazla korkutmadı. Kendisiyle bu konuda atışamayacağını biliyordu çünkü.

Sakin olmasını telkin etmek için ona doğru elini uzattı. Fakat o kadar kontrolsüzce yaptı ki bunu, kolu bir sapandan fırlatılmışçasına ileriye doğru uzadı; kızın sol memesi aniden avucunun içindeydi!

Neye uğradığını şaşıran Duygu hızla kendisini geriye doğru atadursun; Zebulun’da elini bir makine dişlisine sıkıştırmışçasına panik bir refleksle parmaklarını omzundan arkaya doğru çekti ve eli, ölü bir hayvan leşi gibi masanın üzerine düştü kaldı.

Sibel hala sakindi ve bir bakışıyla Duygu’ya da bunu öğütledi.

Hiçbir şey olmamış gibi, yaptıklarından dolayı kesinlikle sorumlu tutulamazmış gibi, sakin ve deli konuşmasını sürdürdü Zebulun. Kendinden emindi.

Nietzsche toplumsal etkenler sonucunda Nihilizme sürüklenen kişileri özgürlük kavramı kapsamında iki kategoriye ayırmıştı. Bunlara aktif ve pasif Nihilistler diyordu.

Anlatayım mı dercesine baktı. Sibel eliyle devam etmesini isterken Duygu hiçbir tepkide bulunmadı. Masanın üzerinde avuçları yukarı doğru açık, titreme ve kasılmalarla sarsılıp canlanmaya çabalayan o ele bakıyordu hala.

Düşesi fazla sıkmadan anlatayım o zaman.

Duygu’nun gözleri hain bir öfkeyle kısıldı.

Aktif Nihilizm gerçekte bir ara durumdur. Kişilerin kendileri ile hesaplaşma, ödeşme, eski kendilerini arkada bırakma, bir tür “iyileşme” dönemi denilebilecek bir süreçtir. Bu süreci tamamlayabilen kişi yaratıcı insan mertebesine erişir. Tamamlayamayanlar ise, toplum tarafından oluşturulmuş normlardan kopup yalnızca kırıp bozan, sağa sola saldırıp her şeyi küçümseyen uygunsuzlara dönüşürler ki keza bu da Aktif Nihilizm içerisinde ilerleyen bir diğer yoldur. Nietzsche bu kişileri hayatları boyunca ilgiye muhtaç, hastalıklı ve ihtilalcı kişiler olarak nitelendirir. Pek azları içinse bu dönem sağlığa kavuşma yıllarıdır. Çekilen acıların, sonuçlarını inkâr eden gururun işkencesinin yıllarca katlanılan o acıların işkencesini daha da arttırdığı zamanlardır bunlar. Sabırla, sertlikle, boynu kırılmadan ama en ufak bir umut da beslemeden dayanmasını bilen kişi, sağlığa giden o yola girebilmiş demektir.

Konuşurken alkolün etkisiyle ağzı burnu kaysa da sonunda kızları az da olsa etkileyebilmişti Zebulun. Özellikle tam arkalarında, ayakta duran ve konuşmalarına kulak misafiri olan Ephfilya Zebulun’un bu bilgiç tavırlarından çok etkilenmişti. İlgiyle dinliyordu.

Zebulun masanın üzerinde baygın yatan elini, bileğinden kavrayarak kaldırdı ve kucağına koydu. Sanki parmakları bu duruma isyan edermiş gibi ısrarla son bir defa titreyip mızmızlandılar. Gülümsedi.

Pasif Nihilizm ise, işte senin bildiğin gibi… Hayat boştur güzelim, düsturuna biat edenlerin tepkisizliğidir.

Başka kimse yok mudur bu özgürlük kavramını açıklama gereği duyan filozof?

Tabi ki vardır… Hume, özgürlüğü güdüler ve şartlarla birlikte istenilenin yapılması şeklinde açıklar. Çünkü ona göre özgürlük diye bir şey yoktur! Zorunluluk vardır. Tüm yaptıklarımız sıkı zorunluluk ve nedensellik kapsamındadır.

Kant! Kant, insanların doğa nedenselliğinden bağımsız eylemler de gerçekleştirebileceğini düşünür. Bilemiyorum, yani yorucu bir uğraş gibi geliyor kulağa.

Spinoza, sadece kendi doğasının zorunluluğu ile var olan…

Sen tüm bunları nereden biliyorsun hayatım!

Eğer araya girmezse Zebulun’un sabaha kadar kavramlar ve anlamlar hakkında konuşabileceği kaygısına kapılan Sibel, ayrıca tüm bu felsefi argümanları bu gece hiç de dinlemek istemediğini fark etmişti. Ephfilya aynı kanıda değildi.

Felsefe bölümünde öğrenciyken, Tmumkg’un bana gönderdiği mektuplar sayesinde…

O mu? Felsefe mi okudu?

Kendisine gerektiği kadarını… Evet.

Hım, peki sen ona neler yazıyordun?

Dedi Duygu…

Kısa bir süre düşündü Zebulun ve:

Ben… UFO fenomenleri hakkında yazıyordum, dedi.

(...)

0 y o r u m :: KUTSAL KASE'NİN EREKSİYONİST BEKÇİLERİ

Yorum Gönder