KUTSAL KASE'NİN EREKSİYONİST BEKÇİLERİ

7.
Shopenhauer’in elleriyle mühürleyip teslim ettiği zarf fazla gecikmeden Ephfilya’ya işini en iyi yapan Ulak Meleklerden birisi aracılığıyla ulaştırılmıştı. Zarfı teslim eder etmez de arkasına bile bakmadan Beyoğlu’nun yapısı itibarıyla uzayan, bükülen, daralan karanlık dehlizleri andıran o sayısız arka sokaklarından birine daldı ve çabucak gözden kayboldu.

Ephfilya zarfı dikkatlice açtı ve zekâsına hayran olduğu akıl hocasından kendisine iletilen notu bir çırpıda okudu. Kendisinden bu adamın peşini asla bırakmamasını istemişti. Bu isteğe biraz şaşırdı çünkü Zebulun hakkında ki detaylı raporunu Genel Merkezi Birime iletmiş ve adama dönülecek yanıta kılavuz olması beklenen o ilk kelimeyi de sonra ki raporunda belirtmişti. Fakat o rapor doğrudan Shopenhauer’e gitmişti. Zebulun’u bu derece önemli kılan şeyi gerçekten merak etti Ephfilya. Shopenhauer’in bu adamla ilgili önemsediği bazı şeyler vardı kuşkusuz ve hocasının ilgilendiği her şey kendisi için de önemliydi.

Fotoğrafçılığı çok sevdiği bilinen bir gerçekti ve her görevinde kendisinden istenmemesine rağmen Birime gönderdiği raporlarına mutlaka iliştirdiği fotoğrafları şimdiye kadar Shopenhauer gereksiz bir uğraş ve boşa harcanmış emek olarak görmüş, öyle değerlendirmişti. Çünkü o, içimizde ki istencin akılsız ve bilinçsiz bir öze sahip olduğuna inanırdı. Epfhilya’nın fotoğrafa olan tutkusuna da bu mantıkla yaklaşmakta hiçbir sakınca görmemiş ve onun bu yeteneğini her zaman göz ardı etmişti. Tuhaf olan, bu sefer Shopenhauer ondan Zebulun’un ön cepheden çekilmiş bir fotoğrafını da rapora mutlaka eklemesini istemiş ama bunun kendisi için ne gibi bir önem arz ettiğinden bahsetmemişti. Kesinlikle bir şeyler vardı.

Ephfilya insanların arasında olmaktan ve onlarla zaman geçirmekten büyük keyif alıyorken, Shopenhauer’in insanlara olan yaklaşımında ki sevgisizliği daima onu çok şaşırtır ve bir türlü bunu anlayamazdı. Elbette o da bir insandı, yani ruhu hala bedenindeyken ve onlar hakkında kesinlikle çok şey biliyor olmalıydı. Bu ona büyük bir acı ve sıkıntı vermiş olmalıydı. Şimdi onu insan arzularını tatmin etmek için uğraşan bir birimin danışmanı olarak görmek doğrusu biraz trajik ve komikti.

Peki, Shopenhauer’in bu adamda gördüğü şey neydi?

Evet, sakin ve durağan bir sükûneti vardı ve bu duruştan kendisi de etkilenmişti. Kafasını önünden pek kaldırmıyordu ve çok fazla konuştuğu da söylenemezdi. Kadınlara olan yaklaşımı ise çok düz ve sıkıcıydı ama gözlerini onların üzerine diktiği anlarda aklından neler geçtiğini de kolaylıkla anlıyordunuz. Zaafları vardı ve bunları saklama ihtiyacı pek duymuyordu. Bu iyi bir şey mi acaba diye aklından geçirdi Ephfilya.

Kendisinin de ona karşı hissettiği merak duygusu, her zamanki görev sorumluluğunun dışında, bu sefer işinin daha ilginç ve zor olacağının belirtileriydi aslında. Hoşlanmıştı Zebulun’dan ama kendisine verilen görevi de boşlayacak değildi. Her yolu deneyip istediği o resmi çekecekti; mutlaka bir yolunu bulmalı ve Shopenhauer’in güvenini boşa çıkarmamalıydı.
(Devam...)

0 y o r u m :: KUTSAL KASE'NİN EREKSİYONİST BEKÇİLERİ

Yorum Gönder