İÇBÜKEY YAN(IL)sıMA (2/2)

birinci bölüm burada
ikinci bölüm burada başladı

gri pardösüsünün iç cebinde taşıdığı beni, artık daha sık oradan çıkartır oldu.bununla birlikte tartıştığımız konuların çeşitliliği çok daha daraldı veya ben öyle hissediyorum.

işte!

işte … şimdi … o kemikli parmaklarıyla tekrar beni kavradı ve gri pardösüsünün içinden çekip çıkardı.

aramızdaki ritüeli bozmadan yine yüzüne doğru yaklaştırdı beni … tedirgin bakışları delici keskinlikte … damarı çatlamış sağ gözünde, eskimiş bir kan pıhtısı göz akının köşesinde kendisine yer edinmiş!

sivri yüzünün kenarlarından aşağıya dökülen, bir kısmı grileşmiş uzun saçları yağlı ve birbirine dolanmış … yüz çizgilerinde ki belli belirsiz fark edilen seğirme ve kasılmalar, gergin sinirlerinin bir belirtisi adeta …

neden yaptığını anlatmaktan inatla kaçındığı yüzünün kenarlarında ki o derin tırnak izleri, seğirme ve kasılmalar sayesinde daha bir belirginleşiyor; ifadesine ve üslubuna korkunç anlamlar yüklüyor!

anlatsın veya anlatmasın!ben o izlerin, çok sevdiği ve her nedense konuşmalarının çoğunda referans olarak kullandığı Ötedost’a yapılan uzun bir ziyaret döneminden önce yüzünde bulunmadıklarını biliyorum.

konuşmayı başlatmak bana düşer!

“ mana nedir Hezekel? ”

“ ne? ”

“ mana … meal … mefhum … neden her şeyin bir manası olduğu düşünülür …
söylemin ve düşüncenin altında yatan mana merak edilir. ”

“ e-eh … bilmiyorum … niye soruyorsun? ”

“ bak işte … sen bile bu sorunun altında bir mana aradığın için, kaçamak bir cevap verdin bana … ”

“ dur bir dakika! sen ‘mana nedir’ diye sorduğunda bile aslında bu manalı bir soru muydu? ”

“ öyle düşündün değil mi? ”

“ şey … belki biraz … ne demeye çalışıyorsun? ”

“ demek istediğim … bilinen hiçbir şeyi anlamlı kılmıyor bu şüpheci yaklaşım … ama diğer yandan; sahip olunan bu şüpheci yaklaşım sayesinde kabul görmüş ve benimsenmiş kimi kavramların altında yatan manayı çözmeye çalışarak, o kavramın asıl tanımını keşfediyorsunuz. ”

“ bu bir yanılgı mı sence? ”

“ sadece tezat … ”

“ söylenenleri anlamlandırmak her zaman kolay olmuyor. ”

“ evet … haklısın, keza yazılanları da … ”

“ … ”

“ kırmızı kaplı defterine yazdıkların Hezekel … ”

“ … yazdıklarımı … hiç kimsenin anlamlandırması gerekmiyor! ”

“ doğru! çünkü bu senin anlaman gereken bir kısılmışlığın neticesinde yazılmış … daha çok bulamadığın cevapların karşısında haykırdığın sitem sözcükleri gibi …yanılıyor muyum? ”

“ bana {içeri}nin sırlarını çözmem gerektiğini söyledin … bir öğüt verdin … ben de tıpkı senin söylediğin gibi, o çakıl taşlarını topladım … üstelik her biri farklı renklerdeydi.tek tek önümde ki karanlığın içine fırlattım onları … ne anlattılar bana! ”

“ sadece {içeri}nin sınırlarını öğrenmen gerekiyordu Hezekel. ”

“ öğüdünün bana bir yararının olmadığını söylüyorum sana … ”

“ öğüt değildi ki … yalnızca bir öneriydi … üstelik karanlığa doğru fırlattığın taşların her birinin farklı renklerde olmasının zorunluluğu nedir senin için? ”

“ … ne? ”

“ bak … önemsiz detayların seni gereksizce meşgul ettiğini söylüyorum … halbuki anlamını çözmen ve bilmen gereken onca şey varken! ”

“ … ”

“ … ”

(...devam edecek)

0 y o r u m :: İÇBÜKEY YAN(IL)sıMA (2/2)

Yorum Gönder