iki: oysa benim adamlarım olmalı

(öncesi)

ucuz nedir bilir misin doki? belki bilirsin ama ben de bilirim. ne olduğunu tam olarak bildiğin şey ucuzdur. tüketebildiğin... her şey için geçerlidir bu... filmler için kitaplar için şarkılar için... insanlar ve kediler için bile. eğer tam olarak biliyorsan, başını ortasını kıçını... işte ucuzdur. ben genellikle seyrettiğim filmlerde biraz sonrasını tahmin edebiliyorsam ve tahminlerimde haklı çıkıyorsam o filmi ucuz bulurum. birinin ne diyeceğini her zaman kestirebiliyorsam onu da...
biri, tanıdığın biri, sevdiğin biri, değer verdiğin işte, önemsediğin, neyse, ondan beklemediğin bir eylemi gerçekleştirdiğinde, eğer sonucu hoşuna giderse ona daha çok değer verirsin, yok hoşuna gitmedi diyelim, ki genellikle öyle olur, bana pahalıya patladı dersin… ucuza çıksaydı keşke ama ne fayda… olan olmuş işte… ağlama artık, göt olan ilk insan sen değilsin… sonuncu da olmayacaksın… ya, beklemezdin ha…

“meraba kolay gelsin...”
“buyrun...hoş geldiniz...”
“bu telefonun şarj cihazını bulabilir miyim sizce?”
“o ne yahu?”
“ee... biraz eski bir model...”
“selami! gelsene!”

koş selami bok var!
selami koş, babanı bulduk sonunda!

“buyur abi...”
“bak... bak!”
“o ne yahu?”
“bir 337!”
“vay be!”

acaba?
“değerli mi bu?”

eh...
“belki tır şoförleri ilgilenir... lastiklerin arkasına koymak için...”

aklınıza başka espri gelse şaşardım... gülün bakalım... şansımı denedim sadece... ve denemem gereken başka şeyler de var... şarj aletini bulmak gibi...

“ne olacak abi o?”
“bana bunun şarj aleti lazım...”
“abi ona şarj aleti değil elektro şok lazım...”
“bana jetonla da çalışırmış gibi geldi selami…”

komik.
ama ne yapalım... ekmek parası...

“bulabilir miyim onu söyleyin bana...”
“yok be abi.. ben yıllardır ilk defa görüyorum bu modeli...biz sana şöyle bir model verelim abi... hesaplı ve kullanışlı...”
“yok... ben aslında... oldu sağ olun... iyi işler...”


işte bütün bunlar da ucuz... böyle olacağını biliyordum. beni şaşırtamıyorlar. bana cart diye, çıkarıp bir çiçek sunmuyorlar. doğum günümü bekliyorlar desem hayır onu da beklemiyorlar. aman beklemesinler zaten. umurlarında olursam, bu sefer onlar benden bişeyler beklemeye başlar. en azından kendi doğum günlerini hatırlamamı beklerler. umursayamam ki ben onları.... benim bacağıma kedi bulaşmış kim ne beklesin benden allah aşkına....

elimde telefon asıl ben bekliyorum işte. çalışıverse şimdi telefon... kadının ölmüş kocası arasa...

“aloooov!”

yaşlı ya amca...

çık aradan santral!

“ee..buyrun?”
“sen kimsin?”
“ben özel dedektifim... karınız öldürüldü de katili arıyordum... siz ölü müsünüz?”
“allaha şükür ölüyüm... sen?”
“hayır ben özel dedektifim... özel dedektifler ölmez... onlar ölürse dizi biter film biter öykü biter... her şey biter hani...”
“kim öldürmüş bizim hanımı?”
“mafya hesaplaşması olmasını diliyorum... katil, bir kilo şöbiyet çıkarsa çok üzüleceğim...”
“ne mafyası?”
“bilmiyorum... ne tür illegal işlerle alakadar olurdu hanımınız?”
“biri bizi gözetliyor izlerdi... sayılır mı suçtan?”
“daha bölücü olanını düşünemiyorum bile! demek ki siyasi cinayet...”
“çok ısrar ettim, ajans var öbür kanalda diye ama dinletemedim... onun sosyal olaylara merakı anca o kadardı işte...”
“yetersiz donanıma sahip bi teyze olduğunu ilk görüşte anlamıştım zaten... siz ilk görüşte aşık falan mı oldunuz? bir işiniz yok muydu umut vaat etmeyen bu hanımla beraber olmaktan başka?”
“umut vaat ediyordu... sonra bitirdik birbirimizi... ucuzladı her şey...”
“anlıyorum... üzülüyorum... sizin gibi olmaktan korkuyorum...”
“ne var ulan! ne diye üzülüyorsun?”
“ölüsünüz ya... o bakımdan...”
“öldüm de kurtuldum....”
“bakın bu da bir üzüntü nedeni ...”
“niye aradın sen? kimin oğlusun bakayım?”

aman git be! yaşlı olmak da hiç çekilir şey değil… şimdi, hepimiz yaşlanacağız, sen de yaşlanacaksın, yaşlılara karşı anlayışlı olmak gerekir gibi laflar etme bana doki… etrafında torunları şöminenin karşısında tombul yanaklarını hoplata hoplata gülen bir doki istiyorsun geleceğin için ama hiç de öyle olmayabilir. babam gibi aksi ve sinir bozucu bir ihtiyar da olabilirsin? sana babamdan bahsetmedim di mi hiç? bazı çevreler tarafından yakından takip edilen bir insandır... belki sen de duymuşsundur ismini? mirveddin bey... tek bir kitabı bile yayınlanamadı buna rağmen oldukça ünlü oldu... “adam” isimli eserine ödül vermek istemişlerdi ama hepi topu, “adamdı işte” iki kelimesinden oluşan bu, değersiz akımının ilk örneği olan eserin gireceği edebi türü belirleyemediklerinden hiçbir şey yapamamışlardı... en son “minimal ansiklopedi” isimli eseri bir dergide yayınlandı... yaa; işte benim babam o! bence saçma sapan şeyler yapıyor ama nedense yaptıkları saygı görüyor... ben onu onlarca yıldır tanıyorum ve insanlar sadece onun yazdıklarını, düşüncelerini falan biliyorlar ama onunla aynı evde yaşasalar, yani gerçek yüzünü bir görseler tüm yargıları değişebilir! her şeyi fazlasıyla basitleştiren biriyle günlük hayatın allak bullak oluyor... hayır o nihilist ya da minimalist değil... yani öyle diyor... bence, sadece ruh hastası; her şeyi olabildiğince küçültmeye, daraltmaya ve özetlemeye çabalıyor... annemin, kız kardeşimin ve anneannemin de her şeyi abarttıkları, büyüttükleri ve dallandırıp budaklandırdığı düşünülürse benim neden evden ayrıldığım kolayca tahmin edilebilir...
en son bir ay önce telefon açmıştım eve... daha fazla mı oluyor yoksa? her ne haltsa... babamla konuştuk... ama ne konuşma! ben bir şeyler söyledim ve o sadece anladım ve anlamadım dedi... diğerlerine de, sormuşlar tabii ki, nasılmış, ne yapıyormuş diye, sadece “var” demiş ve hepsini ayrı ayrı kudurtmuş... bana ulaşana kadar annemlerin canı çıkmıştı; o zamanlar cep telefonum falan yoktu tabii.. şimdi iki tane birden var, ne güzel! cep telefonlarıyla ilgilenen biriyim ben doki! yedek parçalarından çalışma şekillerine kadar her şey benden sorulur... bu günlerde bir cep telefonu alacaksan sana yardımcı olabilirim... çok yakında cep telefonu işiyle ilgili bir çok insan tanıyacağım...
hatta sana bu konuda hızlandırılmış bir kurs bile verebilirim... telefon nedir? iletişim demektir.... iletişim miletişim dedim de... telefonculardan iş çıkmayacak gibi... falcıya mı gitsem acaba? oysa benim adamlarım olmalı. arandı mı şöyle dar karanlık sokaklarda bulunan, her şeyi bilen, her şeyden haberi olan adamlardan... filmlerdeki gibi...

“bana 337’nin şarj aleti lazım ahbap...”
modeli söylemek bile yeterli... o anlar...
“sigaramdan derin bir nefes aldım. sana kuşkuyla bakıyorum. acaba şarj aletini neden arıyor bu dallama diye düşünüyorum.. ama beni ilgilendirmez diye de ekliyorum hemen. sigaranın dumanını yere doğru üflerken ve sokağın çıkışına doğru gelen gideni gözetleyerekten sana şarj aletini ne zaman için istediğini soruyorum... şimdi gözlerinin içine bakıyorum...”
“bir an önce lazım... işte para...”
“paraya bakıyorum kuşkuyla... sigaradan bir nefes daha çekiyorum ve bekle beni burada diyorum...”
“tamam”
karanlıkta kaybolur ve bir iki dakika içinde tekrar karşımdadır. bu kadar işte!
“bu işini görür diyorum ve aleti sana veriyorum. vermek istediğin parayı kabul etmiyorum ve benim de senden isteyeceklerim olacaktır diyorum... şimdi hadi uza artık, görüşme bitti der gibi bakıyorum...”

tipi tip’in ilk karikatürü için de gidilmez ki öyle bir adama ama... tabii, şarj aleti için de gidilmez... bana roket atar lazım diye gideceksin ki bir işe yarasın o kadar şaibeli bağlantı...
ne roket atarı be!
!

(kısadalga’yı ara...)
cozt! 220 volt! yine mi sen!
(kısadalga’yı ara...)
saçmalama... neden arayacağım aylar sonra?
(onu araman gerektiğini biliyorsun)
bir hocaya gidip cin duası okutturacağım kendime... yeter be!
(saçmalama! kısadalga’yı ara...)
bir de dirseğinle dürtsene beni... tam böğrümden... kısadalga’yı ara...ah! kısadalga’yı ara...ah! kısadalga’yı ara...ah! şahane bir ikili oluruz... sapık cin ve mağdur minnet....
(kısadalga’yı ara...)
onu aramam.
(kısadalga’yı ara...)
onu aramam.
(kısadalga’yı ara...)
onu aramaaam!
(kısadalga’yı ara...)
onu arayamam ya! yeter artık! arayamam diyorum... doki müdahale etsene şu elektrikten bozma varlığa!
(kısadalga’yı ara...)
tekrarlardan nefret ederim....
(ne?)
tekrarlardan nefret ederim....
(ne?)
tekrarlardan nefret ederim....
(kısadalga’yı ara...)
hay allahım ya! yok bende numarası....
(ikimiz de biliyoruz numarayı: *******)
ama ne diyeceğim bu saatte ona?
(nasılsın?)
of çok doğru neden aklıma gelmez böyle medeni şeyler!
(sen ara bişey dersin nasıl olsa...)
hayır! istemiyorum aramak!
(kısadalga’yı ara...)
lanet olsun sana!

(...devamı: burada)