Müge ve Hakan'a

Herşey düşman düşüncesinden çıkıyor. Şeytan'dan başlayıp çevrendeki insanlara kadar küçülen, hatta bırak insanı, korktuğun ölüm dahil herşey düşman gördüğün şeyler. Düşman sana göre sana zarar vermesi muhtemel herşey. Diğer taraftan da hayatta kalmaya kodlusun ve rekabet güdün buradan geliyor.

Yaratmak dediğimiz şey sadece yaratılmış şeylere sunacağımız şükran dolu şeyler olmalı. Bir ağaç dalına bağlanan renkli bir bez parçası, bir totem, bir tüy bir boncuk gibi doğadan yani yaratılmış olandan bize gelen. Günümüzün sanatına benziyor. Bu yüzden sanattan hoşlanan insanlar var. Tek kötü tarafı sanat yapanın kendini farklı görüp yaptığı şeyin altına adını yazması. Benim bahsettiğin sadece yaratılmış olana teşekkür için yapılan ise daha çok yerli tabir edilen insanların yaptığı şey.

Peki neden bir kısım bu hayat tarzından kopup var olanı taklit ederek başka bir dünya yaratmaya çalışıyor? Neden korkuyorlar? Düşman kim ya da ne?

İşte o yerlilere göre düşman diye bir şey yok. Buna kodlanmamışlar veya bu meseleyi halletmişler. DÜŞÜNMEYEREK.

Anı yaşamak, carpe diem vb mottolar bunu kasdediyor olsa gerek. Düşünmeden yaşa. Özellikle batı kültürü mottolar olsun istedim okuyacağınız.

Korku gibi kaygı da düşman yaratabilir kafalarımızda. Daha soyut düşmanlar. Daha kişisel. Aç kalmak ya da herhangi bir eksiklik hissinden (kıyaslamadan doğan) rekabet edemeyeceğimize kendi kendimizi güdülememizden. Bunu da düşünerek yapıyoruz. Dünyaya geldiğimiz varsayılan (default) şeyde yani bedende kodlu değil.
Beden kelimesini detaycı şüpheci batı kafasıyla algılayın lütfen. DNA gibi birimler üzerinden. Yerli olmayan birinin kendindeki sakatlanmayı algılayıp onunla savaşmasını sağlayacak tek yol bu.

Bilim, teknoloji.

Her yol sonunda uyum ve dengeye, yada huzur ne dersen oraya varacak. Bazıları kestirmeden, bazıları en uzun yoldan.

0 y o r u m :: Müge ve Hakan'a

Yorum Gönder