sonsuzluk eksi bin kadar

karanlık. onun yüzünü görüyor. tiksintiyle bakıyor; elinde buzlu bir bardak. çıplak. onu görüyor, bir tren aniden duruyor ve bomboş kırda şakıyan kuşların sesi duyuluyor. hafiften esen rüzgar perdeyi kımıldatırken tren hiç var olmamışçasına yok oluyor. kuş da uçup gitmiş. uyurkenki melek görüntüsü azdırıyor onu: "tükürükler saçarak, salyalar akıtarak düzmek gerek senin bu masumiyetini, çığlık at sahtesinden!" diye bağırıyor içten içe. tiksintisinde tuhaf bir gülümsemenin gölgesi var. bardağı yatağın yanındaki sehpaya koyuyor ve onun yanına yerleşiyor. sırtüstü uzanıyor. uyuyan, yatağa birinin girdiğini bilinçsizce fark edip kıpırdanıyor. “onun bana dokunmasını istemiyorum.” kim söylüyor bunu? boşta duran pikeyle önünü örtüyor. nefes bile almak istemiyor. ama bir kol ve saçma sapan bir mırıltı karnına temas ediyor. göz ucuyla onun yüzünü görmeye çalışıyor. karnının üstündeki kol onu daha da terletiyor. kol yanıyor. tiksinti bu. nefesini tutuyor bir süre. odada küçücük bir çıtırtı. sonra yanındaki bedenin belli belirsiz nefes sesi. başka bir şey yok.
sehpadaki uzaktan kumandayı yavaşça alıyor. müzik setini çalıştırıyor. sesi sonuna kadar açıyor. odada kocaman bir ssssssss... şarkıyı ayarlıyor ve uyuyanın kolunu yavaşça üzerinden indiriyor. parmağı play tuşunun üzerinde. gözlerini kapatıyor ve hoparlörlerden yayılan tıss’lamaya alışıyor. alışınca kaybolur. aklında bir şarkı çalıyor. sanki gülümser gibi oluyor ama hayır: tiksinti. derin bir nefes alıp play tuşuna basmadan önce içindeki radyo programcısı şöyle diyor:

“sırada dj shadow’dan six days isimli şarkı var... hep beraber dinliyoruz...”

hafiften yükselir gibi başlayan yaylılar hemen kesiliyor ve hafif bir perküsyonun eşlik ettiği kesik tınılar muhteşem bir vokale zemin hazırlıyor. daha asıl ritim girmeden uyanıyor. yalan onun için “siksen uyanmaz” lafları... tamamen sersemlemiş. çevresine bakınıyor. çok karanlık. anlayamıyor ve korkuyor. yanında yatana bakıyor. o sanki hiçbir şey duymuyor. bu da ne ya, ne oluyor gibi bir şeyler söyleniyor ve omzundan dürtüyor yanındakini. ama o buz gibi. kımıldamıyor. uyandırmaya çalışıyor ama uyanmıyor. panikliyor ve ayağa fırlıyor. ışığı açıyor. sehpanın üzerindeki bardağın daha erimemiş buzlarına takılıyor gözleri. uyansana diye bağırıyor ama onu kimse takmıyor. şarkı en yüksek düzeydeki sesiyle odayı tamamen doldurmuş sanki. sarsıyor sırılsıklam bedeni ama tepki alamıyor. onun öldüğünü düşünmek istemiyor ve çok korkuyor. sarkan kolun gösterdiği kumandayı kapıp müziği kapatıyor.

“dj shadow’dan dinledik, six days... programımız bu şarkıyla sona eriyor, iyi geceler...”

onun odadan koşarak çıktığını anlar anlamaz yataktan fırlıyor ve ışığı kapatıyor. bu saatte nereyi arayacak bakalım diye keyiflenerek müzik setini kapatıp yatağa atıyor kendini. evin bir yerinden bir cam kırılma sesi duyuyor ve tiksinti hissi depreşiyor. onun yatağa dönmesini beklerken uyuyakalıyor.

0 y o r u m :: sonsuzluk eksi bin kadar

Yorum Gönder