DÖNÜŞ YOK
içimde !
yüzü bir ölünün teni gibi solgun beyaz …
birbirine dolanmış saçları, ifadelerden ifadeler karışmış
ve yerleşmiş altındaki yüzüne.
nefesi nefese geçiyor hiç beklemeden …
“ben mantığım
ve bilincim,
bilincindeyim bilincin
ve ben akılım,
türeviyim çığlığın. ”
kıpırtısız duruyor …
sol eli, baltanın sapını isteksizce tutmakla yükümlü.
kuru kabuklar yapışmış üstüne,
suçlar gibi.
hırıldıyor saldığı nefesi …
“deliliğim !
deliliğim: içinde boş kümeyim … ”
kurtarıyor sol elini yükümlülükten,
tutmuyor artık.
bekliyor kıpırtısız …
üzerinden akıp gidiyor;
yok ettiği bağımlılığının
ambalajlı sorumluluğu …
“kusurum ben,
kusurum: doluların kapsamında yalnızca boşalmışım !
artığım,
keza o artığın içinde evrenim ! ”
yürüyor üzerime bu kez,
elinde tuttuğu aynası ile.
temkinli yavaşlıkta adımları ele veriyor,
içinde barındırdığı ikircikliğin kaygısını.
bedenini hala muhtaç hissediyor aydınlığa.
olağanüstü bir çekiciliği var; karanlığa girmenin bir yandan !
bütünüyle içine girmenin hazzı …
“onun içiyim ve içindeyim.
belirgin bir biçimde:
işte o kubbeyim !
anlatılan;
en başında tülbentle yoğuran
elin tezahürüyüm. ”
sade zariflikte ki adımlarıyla giriyor.
kabulüm sarıyor birden tüm bedenini.
içimde ki içeride yol alıyor artık …
korkularla dopdolu kafası.
Fışkırıyor teri tüm gözeneklerinden;
mavi bir şüphe, dönüştürüveriyor kimyasını
vücudundan sızan ekşi akıntının …
“paraşütle iner
dışarıda yağmur damlaları …
ve ben çukura yükselirken …
beyaz atın nuru ile. ”
bir çocuk gibi titriyor.
kontrolsüz ve şefkate muhtaç …
neredeyse geriye doğru giden adımları,
korkak ve gönülsüz.
hissetmiyor beni,
benim onu hissettiğim gibi …
senin müşfik karanlığın bu,
kavra !
“farkıma var;
yukarıda, başının üzerinde
salınıp duran bir sarkaç mıyım?
peki zaman nerede?
yoksa,
savrulurken
başını da alıp giden bir balta mıyım?
bil önce
ve
ver kararını …
yalnız, unutma:
tut iki elinle
sımsıkı
çanağı;
kanın dökülmesin
basacağın yere. ”
(Devam Edecek)
birinci bölüm burada
ikinci bölüm burada
üçüncü bölüm burada başladı
içimde !
yüzü bir ölünün teni gibi solgun beyaz …
birbirine dolanmış saçları, ifadelerden ifadeler karışmış
ve yerleşmiş altındaki yüzüne.
nefesi nefese geçiyor hiç beklemeden …
“ben mantığım
ve bilincim,
bilincindeyim bilincin
ve ben akılım,
türeviyim çığlığın. ”
kıpırtısız duruyor …
sol eli, baltanın sapını isteksizce tutmakla yükümlü.
kuru kabuklar yapışmış üstüne,
suçlar gibi.
hırıldıyor saldığı nefesi …
“deliliğim !
deliliğim: içinde boş kümeyim … ”
kurtarıyor sol elini yükümlülükten,
tutmuyor artık.
bekliyor kıpırtısız …
üzerinden akıp gidiyor;
yok ettiği bağımlılığının
ambalajlı sorumluluğu …
“kusurum ben,
kusurum: doluların kapsamında yalnızca boşalmışım !
artığım,
keza o artığın içinde evrenim ! ”
yürüyor üzerime bu kez,
elinde tuttuğu aynası ile.
temkinli yavaşlıkta adımları ele veriyor,
içinde barındırdığı ikircikliğin kaygısını.
bedenini hala muhtaç hissediyor aydınlığa.
olağanüstü bir çekiciliği var; karanlığa girmenin bir yandan !
bütünüyle içine girmenin hazzı …
“onun içiyim ve içindeyim.
belirgin bir biçimde:
işte o kubbeyim !
anlatılan;
en başında tülbentle yoğuran
elin tezahürüyüm. ”
sade zariflikte ki adımlarıyla giriyor.
kabulüm sarıyor birden tüm bedenini.
içimde ki içeride yol alıyor artık …
korkularla dopdolu kafası.
Fışkırıyor teri tüm gözeneklerinden;
mavi bir şüphe, dönüştürüveriyor kimyasını
vücudundan sızan ekşi akıntının …
“paraşütle iner
dışarıda yağmur damlaları …
ve ben çukura yükselirken …
beyaz atın nuru ile. ”
bir çocuk gibi titriyor.
kontrolsüz ve şefkate muhtaç …
neredeyse geriye doğru giden adımları,
korkak ve gönülsüz.
hissetmiyor beni,
benim onu hissettiğim gibi …
senin müşfik karanlığın bu,
kavra !
“farkıma var;
yukarıda, başının üzerinde
salınıp duran bir sarkaç mıyım?
peki zaman nerede?
yoksa,
savrulurken
başını da alıp giden bir balta mıyım?
bil önce
ve
ver kararını …
yalnız, unutma:
tut iki elinle
sımsıkı
çanağı;
kanın dökülmesin
basacağın yere. ”
(Devam Edecek)
birinci bölüm burada
ikinci bölüm burada
üçüncü bölüm burada başladı
0 y o r u m :: İÇBÜKEY YAN(IL)sıMA (ek:1)
Yorum Gönder