Hilebaz Tanrılar Ve Üzgün Soytarılar-IV

İnsanlar Kendini Kaybederek En Büyük Oyuncaklarını Buluyor

(bu bölümdeki sözler dogrudan basit bir insanın ağzından dökülecektir.)

Dönen tekerleğin üzerinde,
Hiç yorulmuyormuşcasına bir de ben dönüp durdum.
Tanrım bana sözler verdi,
Bana sevgisini vaad etti,
Bana ölümsüzlüğü önerdi.
Bense sadece onun beni hatırlamasını arzuladım.
Hiç değilse bir yalanın beni umursamasını...
Zıplayarak taklalar attım onun için,
Zamanın içinde.
Ve elimdeki haçerle hayatın kanını akıttım,
Tanrıma sundum bana bir kez dönüp,
Baksın diye.
Hayal ettim vücudum ölene kadar,
Bir ruhum olduğunu hayal ettim.
Çünkü korkuyordum,
Kendimi oyduğum kadar boş olduğumdan.
Çünkü korkaktım,
Yarını batırmıştım bugün yüzebilmek için.
Onlardı en başta bizim için.
Zamanla O oldu.
Ama hepimiz biliyordu gerçeği,
Gerçeğimizin yalan olduğu gerçeğini...
Biliyorduk o biz bile olmamıştı.
O hep 'ben'dik.
Onlar bile 'ben'...idik...
Bizimle dalga geçti,
Daha yürüyemezken bileklerimizi kesti.
Emeklerken üstümüze bastı.
Sürünürkense sırtımızda taşıttı kendini.
Sapıkça adaletiyle aklımızı gagalayan,
Pençeleri kor şişler gibi kızgın bu kuş.
Kurtuluş...
Ne kadar yakındı zaman daha yaşlanmamışken.
Ne kadar uzak şimdi,zaman kırık dişleriyle bize gülerken...
Bazılarımız yıkıldı,
Yaşamamış olmaktan.
Bazılarımız da onları kendi boş umutlarıyla dikerek yürütmeye çalıştı.
En sonunda dağılıp gittiler elbet,
Ama denemediler değil.
Neyse,
Bunun bir önemi yok artık.
Çünkü hiçbirimiz,
Kötü yazılmış birer şakadan fazlası olamadık,
Kendine acıyarak pişmanlık ağlayan,
Üzgün birer soytarıdan fazlası...

0 y o r u m :: Hilebaz Tanrılar Ve Üzgün Soytarılar-IV

Yorum Gönder