KUTSAL KASE'NİN EREKSİYONİST BEKÇİLERİ (2)

(önceki bölüm)

3.

Bir tablete oyulmuş on emir olacağına, on tablete bölüştürülmüş birer emirin yazılı olduğu taş tabletler yağsın istiyordu, Zebulun.

Yok, bu taştan tabletler rasgele düşmesinler de aksine ilgili kafalara bilinçli bir şekilde fırlatılsın istiyordu.

Hangi kıstasların gözetilerek uygulamaya sokulacağı ya da hedef belirlemede en doğru değerlendirmenin nasıl yapılacağı gibi işin sistematik alanını kapsayan kısımları kafasında henüz tasarlamamıştı. Aslında işin bu yönüne kafa yormak istememişti.

Birkaç gün önce içerken aklına gelen ve içeriğinde insanların hak ettiklerini bulmalarını sağlayacak, cezai uygulamaları barındıran minimal bir fikirdi yalnızca. Elbette geliştirilmesi gerekiyordu. Bu fikir üzerinde Tanrı’nın biraz düşünmesi yeterli olacaktı.

Düşüncelerinde kendisiyle tartışırken aslında pek de lanlı-lunlu konuşmayan Zebulun, bunu ancak: Hayatın ikiyüzlü dinamizmine kendisini kasten yabancılaştırarak uzaklaştırdığı zamanlarda veya melankolik kafa yapısını kullanarak bir düşünce mekaniği işlettiğinde (ya da kendisi öyle zannettiğinde), gözlerinin önüne inen o muğlak perdeyi aralamak adına, kendisine karşı bu türden kaba bir dil kullanırdı.

Kendi deyimiyle, beynini Hypo’lu suya yatırıyor ve azmış lekelerden arındırıyordu.

Düşüncelerine hakim olan bu kireçli ruhsal yapının ördüğü kozadan sıyrıldığında ise karşısına dikilen bunaltıcı gerçeklerle yüzleşmesi kaçınılmaz oluyordu. Öyle de oldu. Aniden cebinde yalnızca içtiği üç birayı karşılayacak kadar parası olduğunu hatırladı. Daha fazlası yoktu. Fakat halihazırda dördüncü birasını bitirmek üzereydi ve beşinciyi belki de ardından altıncı birayı da içmeyi çok istiyordu. Basit gibi görünen ama bir nevi fare kapanı etkisi gösteren boktan bir durumdu. Boktan durumların her zaman ve mutlaka dramatize edildiklerini düşündü; kendisi de etmeye hevesliydi: On beş dakika önce bu bardak ağzına kadar birayla dolu ve henüz dudak değdirilmemiş haliyle önümde dururken, ücretini ödeyebileceğim üç bardak dolusu bira da midemde keyifle çalkalanıyordu. Ben ne yaptım? Her zamanki duyarsız boş vermişliğimle bu günlük bana yeterli olması gereken miktarı az bulup, önümde duran bardağı yarıya kadar boşalttım.Böylece hesabıma geçen ama kesinlikle ödeyemeyeceğim bir bardak biram daha oldu.

Açık konuşayım … sıçtım yani … tabi …sadece sıçtım demek de yeterli olmaz … oturduğum yerde, küçücük götümle sıçmanın üç türlü halini becerdim ulan …sıçtım, sıçarsın, sıçarlar … böyle mi oluyor …bilemiyorum.

Ha tabi bir de, içerisinde hayatı boklaştıran anlamıyla birlikte bu çıkmazı tetikleyen bardağımın içinde ki o köpük lekeli boşluk var … yine o boşluk!Ne bir yudum az, ne de bir miktar fazla …

Varolanların arasında, varolmadan varlığını koruyabilen muhteşem hiçlik!

Hay hiçliğinin içine tüküreyim boşluk … emme beynimi!


4.

Tmumkg’u mental olarak bir hayli hırpalayan bu motivasyonu her gün tekrardan tazelemek elbette biraz güç oluyordu. Fakat aynı zamanda bu motivasyon, onu zinde tutan gücün kaynağını da oluşturuyor ve nihayet kendi kendisini dengelemeyi başarabilen bir hayat ritmini tutturabilmiş olmanın rahatlığını sağlıyordu.Kendini bir bakıma, ‘Nirvana’ya ulaşmak için çabalayan bir keşiş gibi hissediyordu.

Doğal olarak, zahmetine değecek sonuçlara her zaman ulaşamasa da zaman zaman değerli skorlar elde ettiği de oluyordu.

Barın şu anda ki doluluk oranı, Tmumkg’un rutinleşen planına potansiyel oluşturabilecek seviyelere henüz ulaşamamış olsa da, planın incelikleri arasına bekleyen derviş düsturunun kabullenilen normları da işlenmişti. Sabretmek çok önemliydi. Mesela biraz önce, sırt dekolteli kırmızı bir elbise giymiş sarışın ve çok güzel bir bayan dj kabininin hemen önüne yanaşmış ve kulağına kadar eğilerek, işini bitirdikten sonra beraber evine gidebileceklerini söylemişti. İhtiyatı kesinlikle elden bırakmayan Tmumkg, olabilir anlamına gelebilecek bir kafa hareketiyle karşılık verse de, ortamın loş atmosferinin izin verdiği ölçüde görebildiği kadarıyla teklifi yapan kadının kendisinden ortalama on yada on iki yaş büyük olma ihtimalinin azımsanmayacak ölçülerde yüksek olduğunu fark etmişti. Dolayısıyla bekle ve gör taktiği ile hareket edecekti. Gecenin bitmesine henüz çok vardı ve şimdiden bu kadın yüzünden planı bağlamanın, rafa kaldırmanın bir anlamı olmayacaktı.

Yine de, elde var bir diye düşündü.

0 y o r u m :: KUTSAL KASE'NİN EREKSİYONİST BEKÇİLERİ (2)

Yorum Gönder