Ve Tanrı...

Aynaya bakıp kafasını önce cama sonra da gümüş plakaya gömerek elindeki hapları yere döktü.
Başından aşağı kanlar akarken kozmik tuzların acı tadı dilini yaktı.
Dudakları da kanla kaplanmıştı ve şimdi de parmaklarına bulaşıyordu.
Çok geçmeden başı dönmeye başladı,henüz bir çocukken yarattığı bu oyun parkının üzerine yıkılacağını biliyordu.
Ne var ki,oyuncak insanları için zaman çok hızlı geçiyordu,haliyle onun yarasından akan kanı fenomen olarak yorumlayıp günlük işlerine geri dönmüşlerdi.
Hatta bunun üzerinden binlerce yıl geçmişti.
Halbuki tanrı hala banyosunda öylece durmuş kanamayı durduracak bir şeyler arıyordu.
Bulamadı,telefona ulaşmaya çalıştı ama çok güçsüzdü.
Duvarlarada güzel,kırmızımtırak izler bırakarak ilermeye başladı.
Adım attığında yerde bir böcek gördü,
Yanlışıkla üzerine bastı ve evrenin çatısından bir ayak üzerine düşüverdi.
Unutmuştu ki o her şeyin içindeydi ve her şey de ondaydı.
Böylece tanrı kendi altında ezilip çirkin bir böcek gibi öldü.
Telefonları çok çaldı ama cevap veren hiç olmadı.
Öylece kendi kanında eriyip gitti.
Bize de acizlere tapınmak kaldı.

0 y o r u m :: Ve Tanrı...

Yorum Gönder